ŞAH'TAN GÜLPEMBE'YE MEKTUPLAR I
1979,
“Benim güzel,
Gülpembe’m, bunu
sana mehtabın upuzun dağların yamaçlarına çarptığı, ılık rüzgârın şakaklarımda
gezdiği ve kitaplarımın satırlarında boğulduğum bir geceden yazıyorum.
Yazıyorum, yazıyorum da… Ne uğruna? Allah bilir. Seninle yüz yüze gelmemiz,
zor. Biliyorum ve bundan mütevellit yazıyorum. Bir kitapta çok güzel bir söz
okudum, aşk hakkındaydı. Aşk nedir bilir misin? Dur, sana anlatayım. Aşk, hissedilmeye
değer en güzel duygudur aslında. İnsan âşık oldu mu, onu her yanında hisseder; alnında,
ruhunda, aklında, kalbinde… Hatta parmak uçlarında. Aşkın ne biçim bir duygu
olduğu hakkında birkaç nükte duydun mu hiç? Aşk üzerine kaç şiir yazıldığını bilir
misin, Gülpembe? İnsan aşk uğruna nelerini feda edebilir, bilir misin? Ben çok
fazla şiir okudum; Özdemir Asaf’ın aşk hakkındaki görüşü, Cemal
Süreya’nınkine göre daha farklıdır. En sevdiğim de budur ya… Kaç milyon
âşık var dünya üzerinde, kim bilir… Ama hepsinin kalbi farklı akorda çarpıyor,
farklı insan için atıyor, herkes uyumadan önce farklı bir yüzü düşlüyor ve ben,
bu hissi çok seviyorum işte. Ben öyle aşktan meşkten anlamam bakıldığında. Küçücük
çocuğum en nihayetinde. Nasıl bilebilirim, e mi? Bilemem. Ama hissediyorum.
Neremde mi? Şakaklarımda. En çok orada hissediyorum. Ha bir de şurada, evet,
evet şurada… Sol tarafımda bir yerlerde hissediyorum. Senin görüntün uykumu
kaçırıyor, Gülpembe. Senin renkli yanakların hayallerime karıştıkça benim uykum
zehir zıkkım oluyor. Senin açık tenine güneş çarpınca bana bir şeyler oluyor.
Yüzüne ay ışığı düşünce iki kıta türkü yazasım geliyor. Senin o güzel yüzünde
parmak uçlarımın dolaştığı günü hayal edince, özgür oluyorum. Diyorum, bu
işte, benim sevgilim, benim aşkım bu kız, bu olmalı, sonra, ya değilse,
diye sormuyor da değilim. Öyle misin, Gülpembe? Gül’üm benim. Gül renklim… Bana
en kısa zamanda bir cevap ver, e mi? Neyin cevabını vereceğini biliyorsun ama
eğer soruyu unuttuysan bahsedeyim: Sen ne renksin, Gülpembe?
ŞAH”
Yorumlar
Yorum Gönder