m.
ölüşlerim, kısaydı gülüşlerim
kısık ateşin içindeydi küflerim
cesedimdi cayır cayır yanan
ve zamanla kararan
ölüşlerim, yağmurun altında titrerdi bedenim
itiraf edeyim; henüz gencim
haliyle bi hayli bencilim.
ah, ölüşlerim, yangının ortasında küfürlerimiz
bağımız, bir iplik parçasından daha inceydi sahi
ölüşlerimiz, masada büyüttüğümüz kederlerdi zincirlerimiz:
doğuştan dizilmiş gözlerimize...
bir çarşamba akşamı
ortasında mum bulunan bir sofrada
yemişiz birbirimizi
ölüşlerimiz, hissizdi bilinçlerimiz
zihnimizin içinde mezarlıklar
uykunun arasında hatırlananlar
ölüşlerim, ölüşlerimiz...
çarşamba sabahı kaldırılmış cenazemiz
gülüşlerimiz
solmuş, balkonun önündeki beyaz güllerin
ölüşüm, o güllerin soluşu kadar ani olacaktı, kestirebiliyordum...
ölüşün, beklenmedikti...
ölüşlerimiz;
biz yan yana doğmuş,
yan yana vefat etmiş delileriz.
çarşamba akşamı birbirimizi yemiş de
sabahından nasıl gebermişiz?
ay parlaklığında bedenlerimiz
bedenlerimizin içinde tütünlerimiz
sarılmışız kâğıda
içilmişiz efkârla
ölüşlerim, kısaydı gülüşlerim...
ölüşlerin, içtendi pusuların
ölüşlerimiz, çarşamba sabahı gebermişiz...
burada bitti şiir, biz sonunda can vermişiz
aynı kapı arkasında farklı bedenlerle sevişmişiz
ölüşlerim senin tarafından olacakmış, kim bilebilirdi?
ölüşlerin...
Yorumlar
Yorum Gönder