bir günce.

kızıl kurt, alacakaranlığın yamacında
tıpkı karşımda bir boğa gibi poz vererek durunca
dişlerini de almış, bir savuncam, kaçıncam yok ya
belki yerden alacağım bir taş, ürkütür mü dersin
kapıların ardında sinenmeli hatta ne olur, yavru bir timsal başvurmalı pencereme, bir fikir vermeli
kurdun da dediği gibi, "sevince çiseleyen yağmurun altında
karıncayı kurtarma isteği tümü,
evcilleşemeyecek değin vahşi bu empati, gülemeyecek kadar hüzün
dişleyeceğim, ısıracağım seni kalkarsan başımı okşamaya
gün çağınca bırakırım seni, 
pencerende bir timsal, bir düş, mistik bir hatıra
buğulandırır camını hatta göstermez bir türlü gerçek yüzümü.
sana söylediklerime kulak ver, boynuma geçireceğin bir tasma
kapıları tahtadan ufak kulübe, bahçende senin mezarın kazılır
efendim demeyeceğim hiçbir vakit, hürmet göstermeyeceğim
fakat öyle mi güzel seversin, bu dediklerime kulak vermeyip okşadın mı başımı
korkutur olanlar beni, geceyle değişirim ruhumu, göze görünmeden
aklamaya kalkarım suçumu.
senin bu sevgi suçun tanrı katında yargılanmalı ama.
bu çok sevmek pekala hazırca bekleyen pusu,
bir tasma geçirircesine boynuma.
ısıracak, koparıp kolunu kardeşlerimle paylaşacak,
bahçendeki mezar taşında ismini yazacak!"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞAH'TAN GÜLPEMBE'YE MEKTUPLAR I