güneşin oğluyum.

adını öcü koymuşlar tüfeğin
mermisi yemmiş bana, her seferinde takılıp kancaya
iki dudağın arasına bağlanmış ipi
yeniverirmişim bir lokmada, kuş olsam sapan olacak sonum
bu kez farklı olsun dilekleriyle koşuyorum; mutlu, endişesiz, silesiz ve bitap düşmeden yalvaracağım
öğreneyim hangi yemlere aldanılmaz, nasıl kanılmaz
ya da tüfekler yok olsun, bu savaş sonuncuyu bulsun
bir çiçek üflesin namlusundan yahut;
dikensiz, sivrisiz, kibirsiz.
ceplerime güneşi sıkıştırdığım, yağmurlarda ıslanmak salt ödül sayıldığı
ve bunca insan mezarlığının bahçelere erdiği bir diyarda gözlerimi açayım masala;
acısız, imtihansız, çilesiz.
bir söz daha gerekmesin konuşmaya, belki gözler fısıldasın
ya da zihinlerimizin dehlizlerinde buluşalım defalarca.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞAH'TAN GÜLPEMBE'YE MEKTUPLAR I